23 Eylül 2011 Cuma

the street divinity

kadın evindeydi ben arada bir onu ziyarete giderdim
seviştiği yerleri o gün ne yemişse öyle kokardı
güldüğünde damakları nefes alırdı
kadife dişlerinin arasından sigarasını yakarken ağlardı
gençliğinden bahsederdi koynunda uyurken
bulutların ve insanların o zamanlar ne kadar mavi olduğundan bahsederdi
oysa resimden hiç anlamazdı ama ayırmazdı yanından malzemelerini
arada bir içine çekip koklardı onları gülerdik
güldüğünde seviştiği yerler gibi kokardı ağzı
sigarasını yakarken parmaklarına bakardı
sağlam bir küfür çakardı geçmişin sülalesine
sizin tanrınız zengindi, onunkisi fakir bir çift kağıda şiir sarardı
ıslak diliyle ben dumandan hoşlanmazdım inatla yüzüme üflerdi ağzındakini
ciğerleri seviştiği yerler gibi kokardı
sizin tanrınız zengindi, onunkisi rocker
ne zaman önünden geçen bir yakışıklı görse
solosunu bekleyen bir kemancı gibi sessizliğe dalardı ağlardık
ayarsız sesiyle hafif nameli bir ezgi salardı geceye
çay bardaklarındaki rakının yağını yalardık
mazgallara başımızı koyup yıldızlara kaçardık
hafifçe soyunurduk gecenin koynunda sizin tanrınız zengindi, onunkisi şair
meme uçlarımızda birbirimizin falına bakardık
geleceğe adardık kendimizi doğuracağımız çocuklara adardık
gömleğini değiştiren yılan gibi yumurtasını bırakan kurbağa gibi
dalından sallanan elma gibi cennetten kovulan şeytan gibi
süzülürdü bedeni bacaklarımın arasına
gülerdikgüldüğünde seviştiği yerler gibi kokardı parmakları
ve her sabah uyandığımızda kaldırım kenarında kadınını kaybetmiş bir tanrı ağlardı
celâl hikmet